DERBENT KENTSEL DÖNÜŞÜM
PROJESİ
Giriş 19. yüzyıldan bu yana Batı’da kentsel
yenileme/canlandırma, soylulaştırma vb. çeşitli isimler altında uygulanan ancak
ekonominin çarklarının kentsel rant üzerinden döndüğü 80’lerden itibaren tüm
dünyada ivme kazanan kentsel dönüşüm (KD), 2000’li yıllarla büyük şehirler ve
özellikle İstanbul bağlamında Türkiye’de de gündeme geldi. Dönüşüm yasalarının
çıktığı 2005 itibariyle gündeme oturan, projelerin sonuçlarının görünür
olmasıyla kamuoyunda tartışılmaya başlanan, Sulukule, Emek, çılgın projeler,
yeni kentler/yerleşimler vb. ile de gündem yaratan bir kavram oldu. Son
senelerde, İstanbullular olarak, KD alanı ilan edilen bir bölge ya da mahalle
ile uyanmadığımız gün kalmadı desek yeridir. Mevzuatta yer aldığı üzere, sit
alanlarındaki “yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş bölgelerin… yeniden
inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve
sosyal donatı alanları oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler
alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve
yaşatılarak kullanılması1 ”, amacıyla kentsel yenileme; ya da, belediye
sınırları içinde, “konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji
parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı
alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek,
kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler
almak amacıyla”, “…üzerinde yapı olan ya da olmayan, imarlı veya imarsız”,
kısaca Türkiye sınırları içinde neredeyse tüm alanlarda, kentsel dönüşüm ve
gelişim projeleri2 uygulanabilir. Böylece çarpık kentleşmenin ve kentsel
yıpranmanın önlenerek kentin ‘çöküntü’ bölgelerinden ‘temizleneceği’, daha
sağlıklı, emniyetli ve yaşanabilir kentler inşa edileceği öne sürülmektedir.
Mevzuattan çıkıp, merkezi ve yerel yönetimlerin söylemlerini incelediğimizde
ise, kentsel yenileme/dönüşümün, kentlere dokunarak kentlileri tüm çirkinlik,
kötülük ve tehlikelere karşı koruyacak bir sihirli değnek olarak sunulduğunu
görürüz; memleketin tüm problemleri dönüşüm ile halledilebilecektir:
- Kentsel Dönüşüm: Yerinden Etme Süreci ve Mülksüzleştirme
Yoluyla Birikim Yetmişlerin sonlarında meydana gelen ekonomik krizin ardından,
gelişmiş ülkelerde Fordist refah devleti, üçüncü dünyada ise kalkınmacı
popülizmin yara almasıyla, ülkelerin gelir dağılımı, tüketim kalıpları ve hayat
tarzlarında ayrışma ve eşitsizlikler başladı ; ardından, kapitalistler ve
muhalifleri arasında ‘zoraki bir nikâh’ olan Refah Devleti modeli, iki kutuplu
dünyanın sonlanmasıyla, yerini tamamen serbest piyasa ekonomisine terk etti .
Böylece, önceki dönemde var olan büyük sermaye, işçi sendikaları ve müdahaleci
devlet arasındaki toplumsal uzlaşma son bularak yaşamın her alanını hatta kenti
ve doğayı bile metalaştıran rant odaklı neoliberal ekonomik düzene geçildi.
Seksenli yıllardan bugüne birçok ülkede kamuya ait malvarlıkları ile
hizmetlerin özelleştirildiği, küresel sermayenin dolaşımının
önündeki engellerin kaldırılarak korumacılığın azaltıldığı
ve ulus devletlerin ekonomik ve sosyal alanlardaki rollerinin önemsizleşerek bu
alanların piyasa mekanizmalarına terk edildiği6 bir ‘ekonomik-sosyal haklar
ihlali’ dönemi yaşamaktayız.
Kamu Yararı Nerede?
Emekçi mahallelerinin bu denli göze battığı bir dönemde,
devlet eliyle, sermayeye aktarılan kentsel rant ve imtiyaz dudak uçuklatıcı
cinstendir. Kamusal bir alan olan Ataköy sahili TOKİ tarafından kamu yararı
olmayan lüks otel projelerine açılmak üzere satılmıştır. 77.000 metrekarelik
alanı kâr paylaşımı usulü ile Sinpaş’a satan TOKİ, kıymetli bir araziyi
sermayeye aktarırken aynı zamanda halkın kıyıya ulaşım hakkını da engellemiş,
dahası, bu satıştan 183 trilyon kaybederek devleti de zarara sokmuştur . Aynı
şekilde, Avrupa’nın en yüksek binası olarak inşa edilen Sapphire binası için
Kiler Holding’e sağlanan ayrıcalıklı imar planlarına göz atarsak, inşaat yapma
hakkının arsanın 2,5 misli olduğu bir bölgede 12.000 m2’lik arsaya 30.000m2 hak
verilmesi gerekirken, 165.000m2 ile sağlanan muazzam rantı, m2’si 8-10 bin
üzerinden hesapladığımızda, kentlilere dönmesi gereken bu rantın (veya Sapphire
arazisinin yeşil alan olarak kente kazandırılması hakkının) devlet eliyle
sermayeye aktarılışına şahit oluruz. Altmışlı yıllarda İstanbul’un ilk sosyal
konutlarının yapıldığı Güngören ilçesindeki Tozkoparan
Mahallesi’nin kentsel dönüşüm alanı ilan edilmesini de, önceden yine toplu
konut alanı olarak planlanmış ve bu yönde gelişmiş Ataşehir’in finans merkezi
yapılmak üzere tekrar dönüşüm alanı ilanı edilmesindeki mantığı da kentsel rant
dışında anlamak güçtür. Toplu konut alanları tekrar dönüştürülmektedir, ancak
bu kez yaşayanlarını başka yerlere iskân ederek.
İstanbul’da Kentsel Dönüşüm Uygulamaları Belirli bir
gecekondu bölgesinin kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilmesinin ardından
bölge yerel belediye tarafından boşaltılır. Hak sahibi kabul edilenler (belirli
bir süre burada oturduklarını kanıtlayabilen gecekondu sakinleri), bu kapsamda
inşa edilen TOKİ Bloklarında yeniden iskân edilirler. Gecekondu bölgelerinde
tapulu/ruhsatlı evleri olanlar belirli bir fark ödeyerek yeni projeye
katılabilirler, ama bu fark genelde çok yüksektir. Bu nedenle, bu grup da diğer
gecekondululara tanınan hak doğrultusunda fakat daha az borçlanarak veya
borçlanmadan TOKİ bloklarına geçer. Hak sahibi olamayanlar ile tüm zamanların
kaybedenleri kiracılar ise sokaklarda veya barakalarda barınmak zorunda
kalırlar . Sulukule, Kâğıthane, Küçükbakkalköy, Ayazma gibi sokaklarda barınan
aileler ve çadırlar kentin olağan görüntüleri olur. Yasalarda ilçe
belediyelerine kentsel dönüşüm projelerinde görev veriliyor gibi gözükür, oysa
uygulamalarda belediyelerin görevleri genellikle mahalle halkı ile (her türlü
psikolojik baskı ve kamulaştırma tehdidi kullanılarak) anlaşma sağlanması ve
bölgenin boşaltılıp dozerlenerek teslimiyle sınırlıdır. Kanunlar incelenirken
görüldüğü üzere ‘anlaşma’, ‘uzlaşma’ gibi sözcüklerle kastedilen, belediyeler
ve TOKİ tarafından önerilen proje üzerinde anlaşma ve uzlaşmadır,
alternatiflere yer yoktur. Projeler mahallelilerle önceden tartışılarak yaşayanların
arzularına göre şekillendirilmez. “Burası zaten Hazineye ait, anlaşmayı
imzalamazsanız sunduğumuz haklar da gider”, tehdidi, maddi güçleri dar ve konu
ile ilgili hak arama bilgileri az olan gecekondulular üzerinde baskı yaratır.
Dolayısıyla, kâğıt üzerinde anlaşma sağlanmış gibi gözükse de, aslında imzalar
istemeden atılmaktadır. Süreç şeffaf yürümez. Gecekonduluların projeden haberleri
genelde epey geç olur.
KENT HAKKI
Barınma her ne şekilde olursa olsun (yasadışı iskân ve işgal
de dâhil), uluslararası insan hakları hukukunda mülkiyetten bağımsız bir
haktır. Barınma hakkının geliştirilerek bugün geldiği noktadaki tanımı ile
yaşamaya elverişli konut hakkı, temel bir insan hakkıdır. Kentsel dönüşüm her
ne kadar kanunlar vasıtasıyla uygulandığından yasal gözükse de meşru değildir,
çünkü temel bir insan hakkı olan konut hakkını ihlal etmektedir. Ancak, sadece
elverişli konut ya da barınma hakkını ihlal etmekle kalmamakta, bunun ötesinde
bir başka hakkı, kişinin kendi yaşamını kendinin istediği biçimde, istediği
yaşam pratikleri ve sosyal ve ekonomik ilişkilerle seçme hakkını da ihlal
etmektedir. Kentin nimetlerinden, olanaklarından eşit paylaşım talep etmenin
ötesinde, yaşadığı mekânı ve kenti kendi arzuları doğrultusunda şekillendirme
hakkı olarak burada bambaşka bir insan hakkı ortaya çıkar. Ayazmalının
Bezirgânbahçe’ye, Sulukuleli’nin Taşoluk’a gitmeyerek yerinde kalma talebi
demokratik bir haktır, Başıbüyüklülerin burunları dibine dikilen ‘kentsel
silolar’da yaşamak istememeleri de. Tarlabaşı, Süleymaniye, Fener-Balat
Ayvansaray ve diğerleri yenilenirken bu yenilemenin nasıl yapılması gerektiğine
ev sahibi, kiracısı orada oturanların karar verebilmeleri, ya da Ataköylülerin
sahillerine, sanatseverlerin Emek Sineması’na sahip çıkmaları veya kentlilerin
üçüncü köprüye karşı durmaları da böyle bir hakkın meşru talepleridir. İnsan
haklarına dayalı demokratik bir kentin inşası ancak sakinlerinin karar
mekanizmalarında katılımcı oldukları bir kent ile başarılır, bu sadece varolan
kentsel mekânı kapsamaz, üretilecek mekânı da içerir. Kentsel mekânın üretimi
ve yeniden üretimi üzerindeki söz sahipliği, küresel sermaye, devlet plancıları
ve ranta odaklı mimarlara ait değil, kentin kullanıcıları olarak kentlilerin
kendine aittir. Ve bugünkü mücadele de konut hakkının ötesinde böyle bir kent
hakkı mücadelesi, kısaca, bir demokrasi mücadelesidir.
Şekil 1 Sarıyer Derbent Kentsel
Dönüşüm Projesi
İlgili Kurumlar
|
İBB
Yorum İnşaat Atatürk Oto Sanakarları Konut Kooperatifi |
Proje Alan Büyüklüğü
|
281.900
m²
|
Proje Türü
|
Kentsel
dönüşüm
|
Müellif
|
Arima
Mimarlık
|
İnşaat Şirketi
|
Yorum
İnşaat
Cemre İnşaat |
Proje Modeli
|
Kentsel
dönüşüm
|
Güncel Durum
|
|
Konum
|
Sarıyer
|
Kamuya Açıklanma Tarihi
|
Ocak 2004
|
Proje
Alanının Çizildiği Kaynak
|
14.08.2012
tarihinde onaylanan “İstanbul ili, Sarıyer ilçesi, Çamlıtepe mahallesi,
386 ada,
14,15,16 parseller ile 387 ada 2,3,29,30 parsellerden oluşan planlama
alanında kalan gecekonduların dönüşümüne
ilişkin hazırlanan
1/5000 ölçekli koruma amaçlı revizyon nazım
imar planı”.
|
Şekil 2 Sarıyer Derbent
SARIYER'de Bakanlar Kurulu’nun 24.01.2013 tarihinde ‘riskli alan’ ilan ettiği Çamlıtepe (Derbent) Mahallesi’nde yapılması planlanan kentsel dönüşüm projesinde 280 dönümlük alan üzerine inşa edilecek sosyal konut ve lüks daireler planlanmıştır.
Projede Sarıyer’in ana arteri Büyükdere caddesine, metro ve
hastaneye yakın alanlara yapılacak 924 lüks daireye 100 dönümlük alan
ayrılırken, 1652 sosyal konutun bulunacağı alan yaklaşık 77 dönümü kapsıyor.
Bazı mahalle sakinlerinin fikirlerinin ve rızalarının alınmadan yürütüldüğünü
iddia ettikleri proje kapsamında yıkılması planlanan gecekondularda yaşayanlar
için geçici konut alanı oluşturuldu. Mahalle sakinlerinin kesinlikle gitmek
istemedikleri geçici konut alanına prefabrik evler yapılmıştır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından kentsel
dönüşüm alanı ilan edilen Sarıyer Derbent mahallesinde 280 dönümlük alana
yapılmak istenen projede mahalle sakinleri yaklaşık 77 dönümlük alana
yerleştirilecek. 4 etap olarak tasarlanan projenin 1. ve 2. etaplarında semt
sakinlerinin yerleştirilmesi için inşa edilecek bloklarda genişlikleri 52 ve 74
metrekare olan 1652 adet sosyal konutun yer alması planlandı.
Şekil 3 İSTİNYE DEREİÇİ 1900 LÜ
YILLAR
Nisan 2004
Derbent Sarıyer Belediyesi tarafından kentsel dönüşüm alanı ilan
edildi.
Mart 2006
Kentsel dönüşüme karşı bir araya gelen mahallelerin oluşturduğu dernek
binası kaçak olarak inşa edildiği gerekçesi ile yıkıldı. Yıkım sırasında
çatışmalar yaşandı.
Şubat 2011
90lı yıllarda
Derbent’ten ihaleyle geniş bir alanı alan ve ellerinde tapu tahsis belgeleri
olan Derbentlilerle davalık olan Atatürk Oto Sanatkarları Konut Kooperatifi
tarafından satın alınan 40 binanın yıkımı sırasında olaylar çıktı.
Ağustos 2012
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı İl Müdürlüğü Koruma Amaçlı Revizyon İmar Planları askıya
çıkardı.
Ocak 2013
Derbent mahallesi Bakanlar kurulu kararıyla afet yasası kapsamında riskli
alan ilan edildi.
Mart 2013
Yapılmak istenen proje
Fransa’da düzenlenen gayrimenkul fuarı “MIPIM“’da tanıtıldı
Nisan 2004
Derbent Sarıyer Belediyesi tarafından kentsel dönüşüm alanı ilan
edildi.
Mart 2006
Kentsel dönüşüme karşı bir araya gelen mahallelerin oluşturduğu dernek
binası kaçak olarak inşa edildiği gerekçesi ile yıkıldı. Yıkım sırasında
çatışmalar yaşandı.
Şubat 2011
90lı yıllarda Derbent’ten ihaleyle geniş bir alanı alan ve ellerinde tapu
tahsis belgeleri olan Derbentlilerle davalık olan Atatürk Oto Sanatkarları
Konut Kooperatifi tarafından satın alınan 40 binanın yıkımı sırasında olaylar
çıktı.
Ağustos 2012
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü Koruma Amaçlı Revizyon İmar
Planları askıya çıkardı.
Ocak 2013
Derbent mahallesi Bakanlar kurulu kararıyla afet yasası kapsamında riskli
alan ilan edildi.
Mart 2013
Yapılmak istenen proje Fransa’da düzenlenen gayrimenkul fuarı “MIPIM“’da
tanıtıldı.
Nisan 2014
Afet yasası kapsamında riskli alan ilan edilen Derbent için açılan davada
Danıştay 14. dairesi mahallenin riskli alan ilan edilmesi için bir dayanak
olmadığını ve kararın iptal edilmesi gerektiğini savundu.
Derbent'te kentsel dönüşüm kapsamında yapılacak olan projenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca hazırlanan 1/5000 ölçekli koruma amaçlı revizyon nazım imar planı İstanbul 8. idare mahkemesi tarafından iptal edildi.
İBB ve Yorum inşaatın birlikte yapmak istedikleri proje 8. İdare mahkemesi tarafından durduruldu. Kararda "Alanı riskli alan ilan eden Bakanlar Kurulu kararının Danıştay 14 Dairesi’nce iptal edilmiş olması nedeniyle avan proje ile inşaat ruhsatları dayanaksız hale gelmiştir'' denildi.
Derbent'te kentsel dönüşüm kapsamında yapılacak olan projenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca hazırlanan 1/5000 ölçekli koruma amaçlı revizyon nazım imar planı İstanbul 8. idare mahkemesi tarafından iptal edildi.
İBB ve Yorum inşaatın birlikte yapmak istedikleri proje 8. İdare mahkemesi tarafından durduruldu. Kararda "Alanı riskli alan ilan eden Bakanlar Kurulu kararının Danıştay 14 Dairesi’nce iptal edilmiş olması nedeniyle avan proje ile inşaat ruhsatları dayanaksız hale gelmiştir'' denildi.
Şekil 4 Derbentteki gelinen son durum
No comments:
Post a Comment