Tuesday, 7 June 2016

DERBENT KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ 


Giriş 19. yüzyıldan bu yana Batı’da kentsel yenileme/canlandırma, soylulaştırma vb. çeşitli isimler altında uygulanan ancak ekonominin çarklarının kentsel rant üzerinden döndüğü 80’lerden itibaren tüm dünyada ivme kazanan kentsel dönüşüm (KD), 2000’li yıllarla büyük şehirler ve özellikle İstanbul bağlamında Türkiye’de de gündeme geldi. Dönüşüm yasalarının çıktığı 2005 itibariyle gündeme oturan, projelerin sonuçlarının görünür olmasıyla kamuoyunda tartışılmaya başlanan, Sulukule, Emek, çılgın projeler, yeni kentler/yerleşimler vb. ile de gündem yaratan bir kavram oldu. Son senelerde, İstanbullular olarak, KD alanı ilan edilen bir bölge ya da mahalle ile uyanmadığımız gün kalmadı desek yeridir. Mevzuatta yer aldığı üzere, sit alanlarındaki “yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş bölgelerin… yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması1 ”, amacıyla kentsel yenileme; ya da, belediye sınırları içinde, “konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla”, “…üzerinde yapı olan ya da olmayan, imarlı veya imarsız”, kısaca Türkiye sınırları içinde neredeyse tüm alanlarda, kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri2 uygulanabilir. Böylece çarpık kentleşmenin ve kentsel yıpranmanın önlenerek kentin ‘çöküntü’ bölgelerinden ‘temizleneceği’, daha sağlıklı, emniyetli ve yaşanabilir kentler inşa edileceği öne sürülmektedir. Mevzuattan çıkıp, merkezi ve yerel yönetimlerin söylemlerini incelediğimizde ise, kentsel yenileme/dönüşümün, kentlere dokunarak kentlileri tüm çirkinlik, kötülük ve tehlikelere karşı koruyacak bir sihirli değnek olarak sunulduğunu görürüz; memleketin tüm problemleri dönüşüm ile halledilebilecektir:
- Kentsel Dönüşüm: Yerinden Etme Süreci ve Mülksüzleştirme Yoluyla Birikim Yetmişlerin sonlarında meydana gelen ekonomik krizin ardından, gelişmiş ülkelerde Fordist refah devleti, üçüncü dünyada ise kalkınmacı popülizmin yara almasıyla, ülkelerin gelir dağılımı, tüketim kalıpları ve hayat tarzlarında ayrışma ve eşitsizlikler başladı ; ardından, kapitalistler ve muhalifleri arasında ‘zoraki bir nikâh’ olan Refah Devleti modeli, iki kutuplu dünyanın sonlanmasıyla, yerini tamamen serbest piyasa ekonomisine terk etti . Böylece, önceki dönemde var olan büyük sermaye, işçi sendikaları ve müdahaleci devlet arasındaki toplumsal uzlaşma son bularak yaşamın her alanını hatta kenti ve doğayı bile metalaştıran rant odaklı neoliberal ekonomik düzene geçildi. Seksenli yıllardan bugüne birçok ülkede kamuya ait malvarlıkları ile hizmetlerin özelleştirildiği, küresel sermayenin dolaşımının
önündeki engellerin kaldırılarak korumacılığın azaltıldığı ve ulus devletlerin ekonomik ve sosyal alanlardaki rollerinin önemsizleşerek bu alanların piyasa mekanizmalarına terk edildiği6 bir ‘ekonomik-sosyal haklar ihlali’ dönemi yaşamaktayız.

Kamu Yararı Nerede?

Emekçi mahallelerinin bu denli göze battığı bir dönemde, devlet eliyle, sermayeye aktarılan kentsel rant ve imtiyaz dudak uçuklatıcı cinstendir. Kamusal bir alan olan Ataköy sahili TOKİ tarafından kamu yararı olmayan lüks otel projelerine açılmak üzere satılmıştır. 77.000 metrekarelik alanı kâr paylaşımı usulü ile Sinpaş’a satan TOKİ, kıymetli bir araziyi sermayeye aktarırken aynı zamanda halkın kıyıya ulaşım hakkını da engellemiş, dahası, bu satıştan 183 trilyon kaybederek devleti de zarara sokmuştur . Aynı şekilde, Avrupa’nın en yüksek binası olarak inşa edilen Sapphire binası için Kiler Holding’e sağlanan ayrıcalıklı imar planlarına göz atarsak, inşaat yapma hakkının arsanın 2,5 misli olduğu bir bölgede 12.000 m2’lik arsaya 30.000m2 hak verilmesi gerekirken, 165.000m2 ile sağlanan muazzam rantı, m2’si 8-10 bin üzerinden hesapladığımızda, kentlilere dönmesi gereken bu rantın (veya Sapphire arazisinin yeşil alan olarak kente kazandırılması hakkının) devlet eliyle sermayeye aktarılışına şahit oluruz. Altmışlı yıllarda İstanbul’un ilk sosyal
konutlarının yapıldığı Güngören ilçesindeki Tozkoparan Mahallesi’nin kentsel dönüşüm alanı ilan edilmesini de, önceden yine toplu konut alanı olarak planlanmış ve bu yönde gelişmiş Ataşehir’in finans merkezi yapılmak üzere tekrar dönüşüm alanı ilanı edilmesindeki mantığı da kentsel rant dışında anlamak güçtür. Toplu konut alanları tekrar dönüştürülmektedir, ancak bu kez yaşayanlarını başka yerlere iskân ederek.

İstanbul’da Kentsel Dönüşüm Uygulamaları Belirli bir gecekondu bölgesinin kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilmesinin ardından bölge yerel belediye tarafından boşaltılır. Hak sahibi kabul edilenler (belirli bir süre burada oturduklarını kanıtlayabilen gecekondu sakinleri), bu kapsamda inşa edilen TOKİ Bloklarında yeniden iskân edilirler. Gecekondu bölgelerinde tapulu/ruhsatlı evleri olanlar belirli bir fark ödeyerek yeni projeye katılabilirler, ama bu fark genelde çok yüksektir. Bu nedenle, bu grup da diğer gecekondululara tanınan hak doğrultusunda fakat daha az borçlanarak veya borçlanmadan TOKİ bloklarına geçer. Hak sahibi olamayanlar ile tüm zamanların kaybedenleri kiracılar ise sokaklarda veya barakalarda barınmak zorunda kalırlar . Sulukule, Kâğıthane, Küçükbakkalköy, Ayazma gibi sokaklarda barınan aileler ve çadırlar kentin olağan görüntüleri olur. Yasalarda ilçe belediyelerine kentsel dönüşüm projelerinde görev veriliyor gibi gözükür, oysa uygulamalarda belediyelerin görevleri genellikle mahalle halkı ile (her türlü psikolojik baskı ve kamulaştırma tehdidi kullanılarak) anlaşma sağlanması ve bölgenin boşaltılıp dozerlenerek teslimiyle sınırlıdır. Kanunlar incelenirken görüldüğü üzere ‘anlaşma’, ‘uzlaşma’ gibi sözcüklerle kastedilen, belediyeler ve TOKİ tarafından önerilen proje üzerinde anlaşma ve uzlaşmadır, alternatiflere yer yoktur. Projeler mahallelilerle önceden tartışılarak yaşayanların arzularına göre şekillendirilmez. “Burası zaten Hazineye ait, anlaşmayı imzalamazsanız sunduğumuz haklar da gider”, tehdidi, maddi güçleri dar ve konu ile ilgili hak arama bilgileri az olan gecekondulular üzerinde baskı yaratır. Dolayısıyla, kâğıt üzerinde anlaşma sağlanmış gibi gözükse de, aslında imzalar istemeden atılmaktadır. Süreç şeffaf yürümez. Gecekonduluların projeden haberleri genelde epey geç olur.

KENT HAKKI

Barınma her ne şekilde olursa olsun (yasadışı iskân ve işgal de dâhil), uluslararası insan hakları hukukunda mülkiyetten bağımsız bir haktır. Barınma hakkının geliştirilerek bugün geldiği noktadaki tanımı ile yaşamaya elverişli konut hakkı, temel bir insan hakkıdır. Kentsel dönüşüm her ne kadar kanunlar vasıtasıyla uygulandığından yasal gözükse de meşru değildir, çünkü temel bir insan hakkı olan konut hakkını ihlal etmektedir. Ancak, sadece elverişli konut ya da barınma hakkını ihlal etmekle kalmamakta, bunun ötesinde bir başka hakkı, kişinin kendi yaşamını kendinin istediği biçimde, istediği yaşam pratikleri ve sosyal ve ekonomik ilişkilerle seçme hakkını da ihlal etmektedir. Kentin nimetlerinden, olanaklarından eşit paylaşım talep etmenin ötesinde, yaşadığı mekânı ve kenti kendi arzuları doğrultusunda şekillendirme hakkı olarak burada bambaşka bir insan hakkı ortaya çıkar. Ayazmalının Bezirgânbahçe’ye, Sulukuleli’nin Taşoluk’a gitmeyerek yerinde kalma talebi demokratik bir haktır, Başıbüyüklülerin burunları dibine dikilen ‘kentsel silolar’da yaşamak istememeleri de. Tarlabaşı, Süleymaniye, Fener-Balat Ayvansaray ve diğerleri yenilenirken bu yenilemenin nasıl yapılması gerektiğine ev sahibi, kiracısı orada oturanların karar verebilmeleri, ya da Ataköylülerin sahillerine, sanatseverlerin Emek Sineması’na sahip çıkmaları veya kentlilerin üçüncü köprüye karşı durmaları da böyle bir hakkın meşru talepleridir. İnsan haklarına dayalı demokratik bir kentin inşası ancak sakinlerinin karar mekanizmalarında katılımcı oldukları bir kent ile başarılır, bu sadece varolan kentsel mekânı kapsamaz, üretilecek mekânı da içerir. Kentsel mekânın üretimi ve yeniden üretimi üzerindeki söz sahipliği, küresel sermaye, devlet plancıları ve ranta odaklı mimarlara ait değil, kentin kullanıcıları olarak kentlilerin kendine aittir. Ve bugünkü mücadele de konut hakkının ötesinde böyle bir kent hakkı mücadelesi, kısaca, bir demokrasi mücadelesidir.

Şekil 1 Sarıyer Derbent Kentsel Dönüşüm Projesi
İlgili Kurumlar
İBB
Yorum İnşaat
Atatürk Oto Sanakarları Konut Kooperatifi
Proje Alan Büyüklüğü
281.900 m² 
Proje Türü
Kentsel dönüşüm
Müellif
Arima Mimarlık
İnşaat Şirketi
Yorum İnşaat
Cemre İnşaat
Proje Modeli
Kentsel dönüşüm
Güncel Durum
Hazırlanan imar planları, avan projeler ve riskli alan kararı mahkeme kararıyla iptal edildi. *
Konum
Sarıyer
Kamuya Açıklanma Tarihi
Ocak 2004
Proje Alanının Çizildiği Kaynak
14.08.2012 tarihinde onaylanan “İstanbul ili, Sarıyer ilçesi, Çamlıtepe mahallesi,
386 ada, 14,15,16 parseller ile 387 ada 2,3,29,30 parsellerden oluşan planlama
 alanında kalan gecekonduların dönüşümüne ilişkin hazırlanan
 1/5000 ölçekli koruma amaçlı revizyon nazım imar planı”. 




Şekil 2 Sarıyer Derbent

SARIYER'de Bakanlar Kurulu’nun 24.01.2013 tarihinde ‘riskli alan’ ilan ettiği Çamlıtepe (Derbent) Mahallesi’nde yapılması planlanan kentsel dönüşüm projesinde  280 dönümlük alan üzerine inşa edilecek sosyal konut ve lüks daireler planlanmıştır.
Projede Sarıyer’in ana arteri Büyükdere caddesine, metro ve hastaneye yakın alanlara yapılacak 924 lüks daireye 100 dönümlük alan ayrılırken, 1652 sosyal konutun bulunacağı alan yaklaşık 77 dönümü kapsıyor. Bazı mahalle sakinlerinin fikirlerinin ve rızalarının alınmadan yürütüldüğünü iddia ettikleri proje kapsamında yıkılması planlanan gecekondularda yaşayanlar için geçici konut alanı oluşturuldu. Mahalle sakinlerinin kesinlikle gitmek istemedikleri geçici konut alanına prefabrik evler yapılmıştır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından kentsel dönüşüm alanı ilan edilen Sarıyer Derbent mahallesinde 280 dönümlük alana yapılmak istenen projede mahalle sakinleri yaklaşık 77 dönümlük alana yerleştirilecek. 4 etap olarak tasarlanan projenin 1. ve 2. etaplarında semt sakinlerinin yerleştirilmesi için inşa edilecek bloklarda genişlikleri 52 ve 74 metrekare olan 1652 adet sosyal konutun yer alması planlandı.


Şekil 3 İSTİNYE DEREİÇİ 1900 LÜ YILLAR


Nisan 2004

Derbent Sarıyer Belediyesi tarafından kentsel dönüşüm alanı ilan edildi. 

Mart 2006

Kentsel dönüşüme karşı bir araya gelen mahallelerin oluşturduğu dernek binası kaçak olarak inşa edildiği gerekçesi ile yıkıldı. Yıkım sırasında çatışmalar yaşandı. 

Şubat 2011

90lı yıllarda Derbent’ten ihaleyle geniş bir alanı alan ve ellerinde tapu tahsis belgeleri olan Derbentlilerle davalık olan Atatürk Oto Sanatkarları Konut Kooperatifi tarafından satın alınan 40 binanın yıkımı sırasında olaylar çıktı. 

Ağustos 2012

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü Koruma Amaçlı Revizyon İmar Planları askıya çıkardı. 
  

Ocak 2013

Derbent mahallesi Bakanlar kurulu kararıyla afet yasası kapsamında riskli alan ilan edildi. 

Mart 2013

Yapılmak istenen proje Fransa’da düzenlenen gayrimenkul fuarı “MIPIM“’da tanıtıldı

Nisan 2004

Derbent Sarıyer Belediyesi tarafından kentsel dönüşüm alanı ilan edildi. 

Mart 2006

Kentsel dönüşüme karşı bir araya gelen mahallelerin oluşturduğu dernek binası kaçak olarak inşa edildiği gerekçesi ile yıkıldı. Yıkım sırasında çatışmalar yaşandı. 

Şubat 2011

90lı yıllarda Derbent’ten ihaleyle geniş bir alanı alan ve ellerinde tapu tahsis belgeleri olan Derbentlilerle davalık olan Atatürk Oto Sanatkarları Konut Kooperatifi tarafından satın alınan 40 binanın yıkımı sırasında olaylar çıktı. 



Ağustos 2012

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü Koruma Amaçlı Revizyon İmar Planları askıya çıkardı. 

Ocak 2013

Derbent mahallesi Bakanlar kurulu kararıyla afet yasası kapsamında riskli alan ilan edildi. 

Mart 2013

Yapılmak istenen proje Fransa’da düzenlenen gayrimenkul fuarı “MIPIM“’da tanıtıldı. 

Nisan 2014

Afet yasası kapsamında riskli alan ilan edilen Derbent için açılan davada Danıştay 14. dairesi mahallenin riskli alan ilan edilmesi için bir dayanak olmadığını ve kararın iptal edilmesi gerektiğini savundu. 
Derbent'te kentsel dönüşüm kapsamında yapılacak olan projenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca hazırlanan 1/5000 ölçekli koruma amaçlı revizyon nazım imar planı İstanbul 8. idare mahkemesi tarafından iptal edildi. 
İBB ve Yorum inşaatın birlikte yapmak istedikleri proje 8. İdare mahkemesi tarafından durduruldu. Kararda "Alanı riskli alan ilan eden Bakanlar Kurulu kararının Danıştay 14 Dairesi’nce iptal edilmiş olması nedeniyle avan proje ile inşaat ruhsatları dayanaksız hale gelmiştir'' denildi.







Şekil 4 Derbentteki gelinen son durum

No comments:

Post a Comment